sosyal bilgiler dersi amaçları
14 Ağustos 2012 Salı
10 Ağustos 2012 Cuma
EĞİTİMİN TANIMI
Eğitim tanımları, Davranışçı psikolojiye göre eğitim, kişide öğrenme yaşantıları yoluyla istendik davranış değişikleri oluşturma sürecidir.
Yapılandırmacı yaklaşıma göre ise, eğitim, yaşantılar yoluyla, deneyimleyerek, gözlemleyerek, deneme-yanılma yoluyla, kendi bilişsel şemalarını yapılandırma sürecidir.
Tarih boyunca eğitimin ana amacı, kültürün tüm nesillere yayılmasını sağlamaktır.
Eğitim insan doğduğunda başlar ve ömür boyu sürer. Bebeklere, anne karnında müzik dinletme ve hikaye okuma eğilimlerini de hesaba katarsak, eğitim doğmadan önce başlar da diyebiliriz. Kimileri için, hayatın zaferleri ve yenilgileri geleneksel eğitimden daha önemlidir. (Mark Twain: "Okulun eğitimime müdahale etmesine asla izin vermem.") Yaşama bakış açısının ve davranış biçimlerinin şekillenmesinde ilk ve en önemli adımı ailesel eğitim oluşturur.
Geçmişte eğitim bir aile ferdinden diğerine geçerken (anne kızına yemek pişirmeyi, baba oğluna avlanmayı öğretirdi.), ilk kez Sümerliler döneminde, okuma ve yazmanın temel alındığı günümüzün geleneksel eğitimi şekillenmeye başlamıştır. Bir konuda uzman olmak isteyenler ya aile bireylerinden eğitim alır, ya da bir uzmanın yanında önce çaylaklık (staj), ardından asistanlık (kalfalık) dönemi geçirirlerdi. Uzman olduktan sonra ise yeni çaylaklara ve asistanlara uzmanlıklarının sırlarını öğretirlerdi.
KAYNAKÇA
Saylan, N., Eğitim Bilimine Giriş, Gürbüz Yayınevi, Ankara, 2002
Yapılandırmacı yaklaşıma göre ise, eğitim, yaşantılar yoluyla, deneyimleyerek, gözlemleyerek, deneme-yanılma yoluyla, kendi bilişsel şemalarını yapılandırma sürecidir.
Tarih boyunca eğitimin ana amacı, kültürün tüm nesillere yayılmasını sağlamaktır.
Eğitim insan doğduğunda başlar ve ömür boyu sürer. Bebeklere, anne karnında müzik dinletme ve hikaye okuma eğilimlerini de hesaba katarsak, eğitim doğmadan önce başlar da diyebiliriz. Kimileri için, hayatın zaferleri ve yenilgileri geleneksel eğitimden daha önemlidir. (Mark Twain: "Okulun eğitimime müdahale etmesine asla izin vermem.") Yaşama bakış açısının ve davranış biçimlerinin şekillenmesinde ilk ve en önemli adımı ailesel eğitim oluşturur.
Geçmişte eğitim bir aile ferdinden diğerine geçerken (anne kızına yemek pişirmeyi, baba oğluna avlanmayı öğretirdi.), ilk kez Sümerliler döneminde, okuma ve yazmanın temel alındığı günümüzün geleneksel eğitimi şekillenmeye başlamıştır. Bir konuda uzman olmak isteyenler ya aile bireylerinden eğitim alır, ya da bir uzmanın yanında önce çaylaklık (staj), ardından asistanlık (kalfalık) dönemi geçirirlerdi. Uzman olduktan sonra ise yeni çaylaklara ve asistanlara uzmanlıklarının sırlarını öğretirlerdi.
KAYNAKÇA
Saylan, N., Eğitim Bilimine Giriş, Gürbüz Yayınevi, Ankara, 2002
BİLİM ADMLARINA GÖRE EĞİTİMİN TANIMI
Farabi’nin Eğitim Görüşü
En çok üzüldüğüm şeylerden birisi geçmişteki “gelişmikliklerin” bugüne gelememesi oluyor. Eğer geçmişimizdeki ışığı yaşatamazsak veya hatırlamıyorsak işimiz çok zor. Bu yüzden aşağıdaki yazıyı paylaşmak istedim.
Türk eğitim tarihinde ilk kez doğrudan “eğitim bilimi”ne ilişkin görüşler ileri sürdüğü bilinen düşünür Farabi’dir. Ona göre:
Eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir.
Üç tür eğitimci vardır: Aile reisi, aile fertlerinin; öğretmen, çocuk ve gençlerin; devlet başkanı, milletin eğitimcisidir.
Öğretim, milletler ve şehirlerde nazarî (kuramsal) erdemleri var etme demektir. Eğitim ise, milletlerde ahlâkî erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Öğretim konuşmakla başlar.
Eğitim, milletlerin ve şehirlerin kendilerinde bu işleri yapma azmini uyarmakla amelî(uygulamalı) durumlardan doğan işleri yapmakla alışkanlık yoluyla başlar. Onlardan doğan huylar(kabiliyetler) ve işler ruhlara hakim olmalıdır ve onlara aşıkmış gibi yapılmalıdır. Azim, sözle veya işle ortaya konulabilir. Bu ayrım, öğretimim kuramsal, eğitimin de davranış değiştirmeye ağırlık veren bir bir uğraşı olduğu anlayışına uygundur.
Öğretimde yöntem konusunda, kolaydan zora gidilmesini istemiş, böylece çok değerli bir ilkeyi ortaya koymuştur.
Bir şey öğretilmeden ötekine geçilmemeli, sorunlar tek tek incelenmelidir. “Su damlaya damlaya taşta gedik açar.”
Öğretmen öğrencilerle “Sokrat” gibi tartışmayı bilmelidir.
Öğretimde mantık ve felsefeye yer verilmelidir.
Çocuklar, karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk duygusuna sahip olarak yetiştirilmelidir.
Disiplin ne sert ne yumuşak olmalı, ılımlı bir yol izlenmelidir.
Farabi, bilimsel meseleleri araştırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu, bu konunun başlı başına bir bilim alanı sayılması gerektiğini söylemekle bilimsel yöntem alanında değerli bir görüş ortaya koyar.
Bilinmeyen konular araştırma ve öğretimle açıklığa kavuşturulmak istenince mesele (problem) ve çözülünce de bilgi haline dönüşür.
Her meselede aranan, kesin gerçeği elde etmektir. Ama çok defa kesinliği elde edemeyiz.
Aradığımızın bir kısmına dair kesinlik, geri kalanlara dair zan ve kanaat elde edebiliriz. Tek yöntem bizi sorunlar hakkında çeşitli kanaatlere götüremez.
Şüphe de bir arayış yöntemi olmalıdır.
“Milletin eğitimcisi” olan hükümdar, bazen ikna, bazen zorlama yöntemine başvurabilir. Fakat bu bilgi ve beceri gerektirir. Farabi’ye göre, hükümdarın doğuştan sahip olması ve sonradan kazanması gereken bazı özellikler vardır:
Birde ülkenin yöneticilerine bakalım. Hükümdarın doğuştan sahip olması gereken özellikler:
Vücudunun tam, organlarının sağlam olması
Zeki, uyanık ve hafızasının güçlü olması,
Öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmesi
Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkünlük göstermemesi
Kumardan sakınması
Doğru sözlü, âdil, ılımlı ve iradesinin güçlü olması
Sonradan kazanması gereken özellikler yetenekler;
Bilge olması
Önceki kanun ve kuralları bilmesi
Gerektiğinde aklını kullanıp ülke çıkarlarına uygun yeni hükümler getirebilmesi
Güzel konuşma sanatını öğrenerek halkını çeşitli konularda aydınlatması
Savaş sanatını bilmesi
Yorgunluklara dayanıklı olması
İBN-İ SİNA’NIN EĞİTİM GÖRÜŞLERİ
Çocuğun eğitimi ve öğretimi:
Doğan çocuğa babası iyi bir ad koymalı, çocuk sütten kesilir kesilmez, kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır.
Çocuğun ilk eğitimi ahlâk eğitimidir. Bu çocuğu kötü iş ve arkadaşlardan uzaklaştırıp iyi arkadaşlarla oynamasını sağlamak, onu iyi davranışlara teşvik ile olur. Çocuğa fazla baskı yapmamalı, hataları uygun bir biçimde düzeltilmelidir.
Çocuk 6 yaşına gelince okula gönderilmeli, 14 yaşına kadar okutulmalıdır. Öğretmen dindar, dürüst, bilgili, insaflı, temiz, kibar olmalı; çocuk eğitimi ve öğretimini bilmeli, çocukların yeteneklerini tanımalı, onlarla ilgilenmeli ve onları yalnız bırakmamalıdır.
Öğretmen çocuğa karşı ne küstahlık yapabileceği kadar yumuşak, ne de soru soramayacağı kadar sert davranmalıdır. Çocuk bu dönemde iyi arkadaşlarla tanıştırılmalıdır. Böylece birbirlerinin iyi huylarını görür ve daha iyi olmaya çalışırlar; ayrıca aralarındaki doğal rekabet nedeniyle daha başarılı öğrenim yaparlar.
İbn-i Sina zengin ve eşraf çocuklarının ayrı özel ders alarak yetişmelerini uygun bulmaz. Çünkü çocuk tek başına öğretmenle karşı karşıya kalmaktan sıkılacağı gibi, çocuklar kendi rahat ve teklifsiz çevrelerinde birbirlerinden çok şey öğrenirler. Çocuklar beraber olunca birbirlerine ve haklarına saygı gösterme alışkanlığı kazanırlar:
Kaynakça: Ergün, M., Eğitim Bilimine Giriş, İpek Yayınevi, Ankara, 2002
Türk eğitim tarihinde ilk kez doğrudan “eğitim bilimi”ne ilişkin görüşler ileri sürdüğü bilinen düşünür Farabi’dir. Ona göre:
Eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir.
Üç tür eğitimci vardır: Aile reisi, aile fertlerinin; öğretmen, çocuk ve gençlerin; devlet başkanı, milletin eğitimcisidir.
Öğretim, milletler ve şehirlerde nazarî (kuramsal) erdemleri var etme demektir. Eğitim ise, milletlerde ahlâkî erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Öğretim konuşmakla başlar.
Eğitim, milletlerin ve şehirlerin kendilerinde bu işleri yapma azmini uyarmakla amelî(uygulamalı) durumlardan doğan işleri yapmakla alışkanlık yoluyla başlar. Onlardan doğan huylar(kabiliyetler) ve işler ruhlara hakim olmalıdır ve onlara aşıkmış gibi yapılmalıdır. Azim, sözle veya işle ortaya konulabilir. Bu ayrım, öğretimim kuramsal, eğitimin de davranış değiştirmeye ağırlık veren bir bir uğraşı olduğu anlayışına uygundur.
Öğretimde yöntem konusunda, kolaydan zora gidilmesini istemiş, böylece çok değerli bir ilkeyi ortaya koymuştur.
Bir şey öğretilmeden ötekine geçilmemeli, sorunlar tek tek incelenmelidir. “Su damlaya damlaya taşta gedik açar.”
Öğretmen öğrencilerle “Sokrat” gibi tartışmayı bilmelidir.
Öğretimde mantık ve felsefeye yer verilmelidir.
Çocuklar, karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk duygusuna sahip olarak yetiştirilmelidir.
Disiplin ne sert ne yumuşak olmalı, ılımlı bir yol izlenmelidir.
Farabi, bilimsel meseleleri araştırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu, bu konunun başlı başına bir bilim alanı sayılması gerektiğini söylemekle bilimsel yöntem alanında değerli bir görüş ortaya koyar.
Bilinmeyen konular araştırma ve öğretimle açıklığa kavuşturulmak istenince mesele (problem) ve çözülünce de bilgi haline dönüşür.
Her meselede aranan, kesin gerçeği elde etmektir. Ama çok defa kesinliği elde edemeyiz.
Aradığımızın bir kısmına dair kesinlik, geri kalanlara dair zan ve kanaat elde edebiliriz. Tek yöntem bizi sorunlar hakkında çeşitli kanaatlere götüremez.
Şüphe de bir arayış yöntemi olmalıdır.
“Milletin eğitimcisi” olan hükümdar, bazen ikna, bazen zorlama yöntemine başvurabilir. Fakat bu bilgi ve beceri gerektirir. Farabi’ye göre, hükümdarın doğuştan sahip olması ve sonradan kazanması gereken bazı özellikler vardır:
Birde ülkenin yöneticilerine bakalım. Hükümdarın doğuştan sahip olması gereken özellikler:
Vücudunun tam, organlarının sağlam olması
Zeki, uyanık ve hafızasının güçlü olması,
Öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmesi
Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkünlük göstermemesi
Kumardan sakınması
Doğru sözlü, âdil, ılımlı ve iradesinin güçlü olması
Sonradan kazanması gereken özellikler yetenekler;
Bilge olması
Önceki kanun ve kuralları bilmesi
Gerektiğinde aklını kullanıp ülke çıkarlarına uygun yeni hükümler getirebilmesi
Güzel konuşma sanatını öğrenerek halkını çeşitli konularda aydınlatması
Savaş sanatını bilmesi
Yorgunluklara dayanıklı olması
İBN-İ SİNA’NIN EĞİTİM GÖRÜŞLERİ
Çocuğun eğitimi ve öğretimi:
Doğan çocuğa babası iyi bir ad koymalı, çocuk sütten kesilir kesilmez, kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır.
Çocuğun ilk eğitimi ahlâk eğitimidir. Bu çocuğu kötü iş ve arkadaşlardan uzaklaştırıp iyi arkadaşlarla oynamasını sağlamak, onu iyi davranışlara teşvik ile olur. Çocuğa fazla baskı yapmamalı, hataları uygun bir biçimde düzeltilmelidir.
Çocuk 6 yaşına gelince okula gönderilmeli, 14 yaşına kadar okutulmalıdır. Öğretmen dindar, dürüst, bilgili, insaflı, temiz, kibar olmalı; çocuk eğitimi ve öğretimini bilmeli, çocukların yeteneklerini tanımalı, onlarla ilgilenmeli ve onları yalnız bırakmamalıdır.
Öğretmen çocuğa karşı ne küstahlık yapabileceği kadar yumuşak, ne de soru soramayacağı kadar sert davranmalıdır. Çocuk bu dönemde iyi arkadaşlarla tanıştırılmalıdır. Böylece birbirlerinin iyi huylarını görür ve daha iyi olmaya çalışırlar; ayrıca aralarındaki doğal rekabet nedeniyle daha başarılı öğrenim yaparlar.
İbn-i Sina zengin ve eşraf çocuklarının ayrı özel ders alarak yetişmelerini uygun bulmaz. Çünkü çocuk tek başına öğretmenle karşı karşıya kalmaktan sıkılacağı gibi, çocuklar kendi rahat ve teklifsiz çevrelerinde birbirlerinden çok şey öğrenirler. Çocuklar beraber olunca birbirlerine ve haklarına saygı gösterme alışkanlığı kazanırlar:
Kaynakça: Ergün, M., Eğitim Bilimine Giriş, İpek Yayınevi, Ankara, 2002
EĞİTİM PROGRAMLARININ TEMEL BİLEŞENLERİ
Bu bölümde, eğitim sisteminin temel bileşeni olarak öğrencilerin özellikleri ve bu
özelliklerin çocukların eğitim sistemine etkin katılımlarıyla ilişkisi eğitim politikaları
bağlamında değerlendirilmektedir. Daha önceki raporlarımızda da tartışıldığı gibi, eğitim
sistemi, uluslararası sözleşmelerle çocuklara tanınmış bir hak olan “çocukların yararını
diğer tüm önceliklerin önünde tutma” ilkesi gereğince, öğrencinin bireysel, ailevi ve içinde
yaşadığı toplumdan kaynaklanan özelliklerini dikkate alarak çocuğun gelişimini en yüksek
düzeye taşıyacak biçimde eğitim hizmetlerini tüm çocuklar için erişilebilir hale getirmekle
yükümlüdür. Bu nedenle, çocuk ve gençlerin özellikleri sürekli izlenmeli, bu özelliklerden
hangilerinin eğitim sisteminin güncel koşulları içinde eğitime katılım ve eğitimde başarı
açısından dezavantaj oluşturduğu belirlenmeli ve bu incelemenin sonuçları ışığında
sistemde iyileştirmeler gerçekleştirilmelidir. Eğitim sistemi, bir öğrenci profili yaratma ya
da sadece öğrencinin özelliklerini değiştirme gayreti içinde olamaz; devletin yükümlülüğü
öğrencilerin gelişimini en üst düzeye taşıyacak hizmetlerin tüm çocukların yararlanabileceği
şekilde çeşitlendirilip sunulmasıdır. Bu bölümdeki değerlendirmeler, bu anlayış ekseninde
gerçekleştirilmektedir.
KAYNAKÇA:
Ergün, M., Eğitim Bilmine Giriş, İpek Yayınevi, Ankara, 2002
özelliklerin çocukların eğitim sistemine etkin katılımlarıyla ilişkisi eğitim politikaları
bağlamında değerlendirilmektedir. Daha önceki raporlarımızda da tartışıldığı gibi, eğitim
sistemi, uluslararası sözleşmelerle çocuklara tanınmış bir hak olan “çocukların yararını
diğer tüm önceliklerin önünde tutma” ilkesi gereğince, öğrencinin bireysel, ailevi ve içinde
yaşadığı toplumdan kaynaklanan özelliklerini dikkate alarak çocuğun gelişimini en yüksek
düzeye taşıyacak biçimde eğitim hizmetlerini tüm çocuklar için erişilebilir hale getirmekle
yükümlüdür. Bu nedenle, çocuk ve gençlerin özellikleri sürekli izlenmeli, bu özelliklerden
hangilerinin eğitim sisteminin güncel koşulları içinde eğitime katılım ve eğitimde başarı
açısından dezavantaj oluşturduğu belirlenmeli ve bu incelemenin sonuçları ışığında
sistemde iyileştirmeler gerçekleştirilmelidir. Eğitim sistemi, bir öğrenci profili yaratma ya
da sadece öğrencinin özelliklerini değiştirme gayreti içinde olamaz; devletin yükümlülüğü
öğrencilerin gelişimini en üst düzeye taşıyacak hizmetlerin tüm çocukların yararlanabileceği
şekilde çeşitlendirilip sunulmasıdır. Bu bölümdeki değerlendirmeler, bu anlayış ekseninde
gerçekleştirilmektedir.
KAYNAKÇA:
Ergün, M., Eğitim Bilmine Giriş, İpek Yayınevi, Ankara, 2002
HEDEF VE DAVRANIŞLAR NELERDİR?
HEDEFLERİN ÖZELLİKLERİ VE İFADE EDİLMESİ
(HEDEF YAZMADA DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR)
Hedefler
hangi düzeyde ve türde olursa olsun işe yarar, kullanışlı olabilmeleri için
belirli niteliklere sahip olmaları gerekir. Bilişsel, duyuşsal, devinişsel
alanın her basamağında hedef yazarken şu noktalara dikkat edilmelidir.
1. Öğrenci davranışına dönük olmalıdır. Öğretmenin
yapacakları hedef olamaz. O nedenle hedefler öğrenci davranışına dönüştürülecek
ve öğrenme özelliğini belirtecek şekilde yazılmalıdır.
Örnek:
Okuduğunu anlama yeteneğini geliştirmek (Yanlış)
Okuduğu Türkçe bir metni anlayabilme (doğru)
2.
Hedef cümlelerin sonuna hedefin
bulunduğu basamağın özelliğine uygun sözcükler gelir. Hedef cümlelerin sonunda
basamağın özelliğine göre “bilgisi, becerisi, gücü, yeteneği, oluş, ilgililik,
farkındalık, hoşgörürlük” gibi sözcüklerden biri ya da “bilme” fiiliyle biten
bir birleşik cümle bulunmalıdır.
Örnek: -
Matematik dersinde dört işlemden yararlanarak problem çözebilme
3. Hedefler öğrenme ürününü dile getirmelidir. Öğrenme
sürecine dönük ifadeler, bir takım özellikler hedef olamaz. “yapar,çizer,
bilir” ya da “yapmalı, öğretmeli, yapmak, bilmek” gibi fiillerle hedef
yazılamaz.
Örnek:
“öğrenci bilimsel yöntemi kullanır” ifadesi Yanlıştır. Çünkü burada bir öğrenme
ürünü değil bir süreç söz konusudur.
4. Konu başlıkları hedef olamaz. Örneğin “toplama,
çıkarma” vb.. birer konu başlığıdırlar. Konu pek çok öğrenme sonucu ile
birlikte öğrenme süreçlerini içine alır. Bu tür ifadeler davranışa
dönüştürülemez.
5. Hedef yeterince kapsamlı, aynı zamanda sınırlı
olmalıdır. Hedef hem bir grup davranışı temsil edecek kadar genel, hem de
öğretimi yönlendirmek üzere bir öğrenme ürününü ortaya koyacak kadar sınırlı
olmalıdır. Hedef beklenen kapsamı açıkça ifade edebilmeli, ve belirli tek bir
ürün için yazılmalıdır.
Örnek: 5 ile yediyi çarpabilme (bir
öğrenme ürününü ortaya koyamıyor yanlış)
Verilen iki doğal sayıyı çarpabilme (doğru)
Örnek :
“Verilen bir yuvarlak nesneyi tanıma, şeklini çizebilme. “Duygu ve
düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak anlatabilme” ifadelerinde birden fazla
ürün söz konusudur. Yazılı olarak anlatma ayrı sözlü olarak anlatma ayrı bir
üründür. “Atatürk devrindeki belli başlı tarihi olgular bilgisi” ifadesi,
yalnızca Atatürk dönemi ile ilgili kalır. Bütün bir cumhuriyet dönemini
kapsaması isteniyorsa “Cumhuriyet dönemindeki belli başlı olgular bilgisi” şeklinde
ifade edilmelidir.
6. Hedefler açık seçik olmalıdır. Hedef ifadesi herkes
tarafından farklı anlaşılmayacak şekilde açık seçik olmalıdır.
Örnek:
Problem çözme süreçlerini uygulayabilme (açık değil)
Bir matematik işlemi dört işlemi kullanarak çözebilme (açık)
7. Hedefler yazıldığı konu ile ilişkili olduğu belli
olmalıdır. Örneğin “kavramların anlam bilgisi” ifadesi eksik ve anlamsızdır.
“Coğrafya dersi ile ilgili belli başlı kavramların anlam bilgisi”
olmalıdır. “Matematikte ona tamamlama tekniğini kullanabilme” eksik dolayısı
ile yanlış bir hedeftir. “Toplama sırasında ona tamamlama tekniğini
kullanabilme” şeklinde yazılması gerekir.
8. Hedefler birbirini tamamlayıcı, yani binişik/bitişik
olmalıdır. Bir hedefin kapsamının bittiği yerde bir diğeri başlamalıdır.
Örneğin “Toplumun bir öğesi olduğunu bilip kurallara isteyerek uyma” şeklinde
bir hedef olamaz. Çünkü burada “Toplumun bir öğesi olmanın bilgisi”, kuralları
benimseme” ve “kurallara uyma gibi” bir birini tamamlayan üç ayrı hedef söz
konusudur.
9. Hedefler yazılmak isten alanın niteliklerine ve
basamaklarına uygun olmalıdır. Bilişsel özellikleri ağır basan davranışlar
bilişsel alana, duyuşsal özellikleri ağır basan davranışlar duyuşsal alana,
devinişsel alan özelliklerine uygun davranışlar ise devinişsel alana özgü
ifadelerle yazılmalıdır. Hedefler yazıldıkları alanın hangi alt basamağı için
yazılıyorsa, o alanın özelliklerine de uygun olmalıdırlar. Öte yandan bir
konuda basamaklardan biri atlandığında, ondan sonraki basamak için hedef
yazılamayabilir. Örneğin çıkarma işlemiyle ilgili bilişsel alanın bilgi
basamağında hedef yazdınız (çıkarma işlemi ile ilgili ilkeler bilgisi), kavrama
basamağında bu konuda hedef yazmadan (çıkarma işlemini açıklayabilme), bu
konuda uygulama basamağında hedef ( verilen bir çıkarma işlemini yapabilme)
yazamazsınız. Çünkü o zaman işlemi kavramadan çocuktan uygulama yapmasını
istemiş olursunuz. Örnek: “harita ile ilgili yer şekilleri bilgisi” “Haritada
gördüğü şekilleri açıklayabilme” “Verilen bir bölgenin yer şekillerini haritada
gösterebilme”
10.
Hedefler birbirini destekler
nitelikte olmalıdır. Bir ders için belirlenen hedefler, kendi içinde mantıksal
açıdan tutarlı olmalıdır. Ayrıca bir dersin hedefleri ile diğer bir dersin
hedefleri birbiri ile çelişmemelidir. Dahası dersin hedefleri; sınıfın
hedefleri, okulun hedefleri, milli eğitimin hedefleri ve devletin uzak
hedefleri ile eklemlenmelidir; bunlar birbirlerini destekler nitelikte
olmalıdır.
11. Ders düzeyinde yazılan hedefler ünite ve bir-iki
saatlik dersler için belirlenirken kapsam ve sınırlılık açısından
daralabilir. Örneğin:
Ders
düzeyinde: “Düzeyine uygun bir metni anlayabilme”
Ünite
düzeyinde :” Düzeyine uygun bir öyküyü anlayabilme”
Bir-iki
saatlik düzeyinde “ Ömer Seyfettin’in Forsa atlı öyküsünü anlayabilme”
Hedefler mümkün olduğu kadar ölçüt
dayanaklı yazılmalıdır. Çünkü hedefin içinde yer alacak ölçüt aynı zamanda
hedefin değerlendirilmesi için de bir veri olacaktır. Dolayısı ile hedefe
ulaşılıp ulaşılamadığı daha kesin bir biçimde belirlenebilecektir. Ancak bu tür
hedefler için ölçüt belirlerken son derece dikkatli olunmalıdır.
- Ölçüt dayanaklı yazılacak hedef hem zamana, hem hedef davranışın niteliğine, hem de öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyine uygun olmalıdır. Örneğin “Yüz metreyi bir saniyede koşma“ ifadesi de “Yüz metreyi üç saatte koşma” ifadesi de gerçekçi bir hedef olamaz. O nedenle hedef, zaman ve öğrenci hazırbulunuşluğu bakımından gerçekçi, geçekleştirilebilir olmalıdır.
- Her hedef için belirlenen ölçüt, o hedefte bulunan özellikleri kapsamalıdır. Çünkü bu özellikler değerlendirme sırasında işe koşacaklarımızı da belirler. Örneğin : “Verilen on yeni tümceden en az sekiz tanesinin öğelerini doğru olarak on dakikada bulabilme”
- Birbirinin ön koşulu olan ve çok sıkı bir aşamalılık gösteren hedefler için ölçütler olabildiğince yüksek tutulmalıdır. Çünkü birindeki eksiklik kendinden sonra gelenin tam ve doğru öğrenilmesini olumsuz etkileyebilir.
- İnsan yaşamıyla ilgili, ekonomik şartlarla ilgili, vatanın bütünlüğü ilgili ölçütlerde taviz verilmemelidir.
Hedeflerin Davranışa Dönüştürülmesinin
Yararları
uyarıcıya
verdiği tepkidir. Dolayısı ile bu tepki (davranış) hedefi karşılamıyorsa, yani
hedef davranışa dönüştürülemiyorsa, o hedefin gerçekleştiğinden, varlığından
söz edilemez.
Öte yandan
eğitim durumlarının düzenlenebilmesi, amaçlar ve eğitim durumlarının
değerlendirilebilmesi, bunu için gerekli ölçütlerin, standartların ortaya
konabilmesi; eğitim sisteminde gerekli her türlü düzenlemenin; eğitim
sisteminde çalışan bireylerin değerlendirilebilmesi için davranışların
belirlenmesi gereği vardır.
Hedeflerin
davranış olarak ifade edilmesinin yararları şöyle sıralanabilir.
· Davranışlar öğretim standartlarının ortaya konmasında
yardımcı olurlar.
· Öğrencilerin farklı davranış düzeylerinin
belirlenmesini sağlarlar.
· Öğretim faaliyetlerinin düzenlenmesini yönlendirirler,
Öğretmen ve öğrencilerin öğretimin yönünü ve kazandırılacak içeriği açık olarak
görmesini sağlarlar.
· Davranışlar daha etkili bir öğretim yönteminin
seçilmesine yardımcı olurlar.
· Davranışlar geliştirilecek ölçme araçlarına ve
yapılacak değerlendirmeye temel oluştururlar.
· Davranışlar öğrencinin olduğu kadar öğretmenin
ve eğitim sistemindeki diğer alt sistemlerin değerlendirilmesinde ölçüt işlevi
görürler
EĞİTİMİN DİKEY BOYUUTAKİ HEDEFLERİ
DİKEY HEDEFLER
HEDEFLER
|
ÖZELLİKLERİ
|
Uzak Hedefler |
—Ülkenin politik felsefesini yansıtan hedeflerdir. Atatürk' ün
"Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" sözünde ifadesini bulmuştur.
—Kaynağını anayasadan almaktadır. Milli eğitimin genel amaçları, Atatürk ilkelerine bağlı bireyler yetiştirmek, İyi yurttaş, iyi vatandaş, meslek sahibi olmak. Bunlar sonucunda ülkenin ileri medeniyetler seviyesine ulaşması örnek verilebilir —Politik felsefeyi yansıtır. ANAYASADA YAZILIDIR (KANUN MADDESİDİR) —Uzun vadede gerçekleşir. İdeal insan tipini verir. En soyut hedef kitlesidir. —1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile belirlenmiştir. *Atatürk İlke ve İnkılâplarına ve Anayasa da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı… Hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen… Yurttaşlar yetiştirmektir. *Beden zihin ahlak… Yapıcı yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek. *İlgi istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek… Toplumun mutluluğuna katkıda bulunabilecek bir meslek sahibi olmalarını sağlamak |
Genel
Hedefler |
—Uzak hedeflerin yorumudur. Bu hedefler, Milli eğitim şurası raporları
kalkınma planları gibi metinlerde yer alır.
—İki seviyede ele alınır. Birincisi eğitimin genel hedefleri, ikincisi de okulun hedefleridir. Eğitimin genel hedefleri uzak hedeflere yöneliktir. İlköğretimin hedefleri, okulun hedefleri gibi —Genel hedefler öğretim programı içerisinde ele alınır. —İlköğretimin hedefleri, meslek liselerinin hedefleri, ya da ilköğretimin birinci sınıflarının hedefleri |
Özel
Hedefler |
—Genel amaçlar doğrultusunda belirlenen derslerin disiplinlerin
hedefleridir. Bir ders düzeyinde öğrencilerin kazanması gereken özellikler ve
davranışlardır.
—Dersin ya da ünitenin hedefleridir. —En somut hedef tipi olan özel hedefler bilişsel duyuşsal ve psikomotor olmak üzere üçe ayrılır. |
UZAK HEDEFLER (Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları)
GENEL HEDEFLER (Okullar ya da sınıfların hedefleri)
ÖZEL HEDEFLER (Dersin ya da konu alanının hedefleri) 3 e ayrılır.
1-Bilişsel Alan (Zihinsel ilgi faaliyetleri)
2-Duyuşsal Alan (Duygularla ilgili)
3-Psikomotor Alan (Zihinsel ve fiziksel)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)